Washington Tıp Fakültesi pediyatri profesörü Dr. Dimitri Christakis, oyuncak bloklarla oynamanın küçük çocukların dikkati ve dil gelişimleri üzerindeki etkisi üzerine geniş bir araştırmaya imza attı. Medya ve çocuklar konulu seminerler de düzenleyen Dr. Christakis, aynı zamanda Seattle Çocuk Araştırma Enstitüsü’nün de yöneticisi.
NPR tarafından Dr. Christakis ile gerçekleştirilen bu röportajda, küçük çocukların nasıl öğrendiği ve zihinlerinin nasıl geliştiği üzerine fikirleri yer alıyor. Dijital eğitim araçlarına karşı olmadığını vurgulayan Dr. Christakis, bu araçların doğru çeşitlerinin yaşa uygun bir şekilde seçilmesi gerektiğini savunuyor. Özellikle Amerikalıların, bebeklerin gelişen beyinlerine aşırı yükler yüklediklerini ve bu durumun artık alarm verdiğini söylüyor.
Yaptığınız araştırma, medya yoluyla çocukların beynini aşırı derecede uyarmanın negatif bir etkisi olduğunu işaret ediyor. Bu doğru mu gerçekten?
Evet, doğru. Sözlük anlamıyla bakarsak, gerçek dünyada olan her şey gerçek zamanlı olur. Beyinlerimiz de binlerce yıldır, gerçek zamanlı gerçekleşen şeyleri algılamak üzere gelişim gösterdi. Ancak modern medyanın gelişi ile işler değişti. Bu ne demek? Medya gerçek zamanın hızında değil. Artık her şeyi hızlandırabiliyoruz ve hatta sürreal olabilecek bir hızda gerçekleşmesini sağlıyoruz. Medyanın ilk dönemlerinde bunu yapmıyorduk oysa. Bu beynimiz için oldukça yeni bir durum. Bebeklere gelirsek, bundan yaklaşık 10 sene önce televizyon izleyen bebek hiç yoktu. Ancak son 10 senede bu konuda ciddi bir patlama yaşadık. Bugün çocukların yüzde 90′ı iki yaşından önce düzenli bir şekilde televizyon izliyor. Üstelik Amerikan Pediyatristler Akademisi’nin buna kesinlikle karşı çıkmasına rağmen.
Küçük çocuklar daha önce yaptıkları aktivitelerin yerine artık bolca televizyon izliyor. Bizim yaptığımız araştırmaya göre Amerika’daki tipik bir anaokulu çağındaki çocuk, günde yaklaşık 4 buçuk saat televizyon izliyor ve bu çocuklar günde sadece 12 saat uyanık kalıyorlar. Yani zamanlarının yaklaşık yüzde 20 ile 30′unu ekran başında geçiriyorlar. Bu da ortaya şu soruyu çıkarıyor: Çocuklar, televizyon izledikleri süre içinde aslında ne yapıyor olacaklardı? Televizyon hangi aktivitelerin yerine geçiyor? Bu aktivitelerin çoğu çevre ve yetişkinlerle geleneksel anlamda etkileşime girmekten oluşuyor. Oyuncak bloklar, bunun klasik bir örneği.
Çocuk televizyonlarının ilk çıktığı dönem ile şimdiki dönemi arasında ne tür farklar var? Her şey daha mı hızlı? Dijital olarak dikkatimiz daha mı fazla dağılıyor artık?
Öyle gerçekten. Tüm programların hızı ciddi bir şekilde arttı. Hem çocuklar hem de yetişkinler için olanlardan bahsediyorum. Bunun bir sebebi de, sahneler arasında ne kadar hızlı geçiş yapılırsa dikkatin o kadar kolay dağılması. Beynin bu kadar hızlı gerçekleşen şeyleri algılaması, bunu yapma kapasitesi olsa da, onun için çok yorucu. Hızlı tempolu programlar izlemenin, daha büyük çocukların “yönetsel fonksiyonlarını (bellek, muhakeme, planlama, problem çözme dikkat-konsantrasyon gibi bilişsel süreçlerin yönetimi)” zayıflattığına dair araştırmalar ortaya çıkmaya başladı. Özellikle de programdan hemen sonra. Bu programlar zihni yoruyor ve izledikten hemen sonra zihnin eskisi gibi çalışmamasına sebep oluyor.
Zihni tam olarak nasıl etkiliyor peki?
Bilgiyi anlamasını ve kavramasını etkiliyor. Kişinin yönetsel fonksiyonlarını ölçmeye, örneğin sayı dizilerini hatırlamak gibi yüksek konsantrasyon gerektiren bir örnek verebiliriz. Hızlı tempolu programlar izledikten sonra, özellikle hemen sonra, çocuklar eskisi gibi olamıyor. Bunu, oyuncak bloklarla oynama, kitap okuma ya da resim yapma gibi aktivitelerden sonra görmüyoruz. Çünkü bunların hepsi gerçek zamanlı aktivitelerdir.
Oyuncak bloklarla oynamak üzerine bir çalışma yaptınız ve bunu dil gelişimi ile ilişkilendirdiniz. Bunu biraz anlatır mısınız?
Bu deney için dar gelirli çevrelerden gelen 200 çocuk bulduk ve onları rastgele iki gruba ayırdık. Çalışmanın başında bir grup, küçük çocuklara göre olan büyük bloklardan oluşan bir set aldı. Ve diğer grup, bu blokları 6 ay sonra yani çalışmanın sonunda aldı. Blokları çalışmanın başında alan gruptaki ailelere blok aktivitelerinden oluşan bir liste verdik. Liste, çocuğunuzla birlikte bloklarla oynamanın basit yollarından oluşuyordu: Blokları üst üste dizin, sınıflandırın, renklerine göre ayırın gibi… Daha sonra çocukların dil gelişimlerini inceledik. Blokları olmayan çocukların 42. persentilde yer aldığını bulduk. Bu, ortalamanın biraz altında bir değerdi ve maalesef dar gelirli nüfus için pek de alışılmamış bir durum değildi. Ancak bloklarla oynayan gruptaki çocuklar 52. persentilde yer aldı. Bu ortalamanın biraz üzerinde bir değerdi, üstelik kontrol grubundan belirgin bir şekilde farklıydı.
Yani bloklarla oynamak, daha da önemlisi çocuk ve ona bakan kişi arasında etkileşim yaratan aktiviteler yapmak, sadece altı aylık bir zaman diliminde bile dilde belirgin bir gelişim göstermeyi sağladı.
Bloklarla ilgili özel olan bir şeyler mi var? Yoksa ebeveyn ve çocuğun birlikte yaptığı herhangi bir aktivite de aynı etkiyi yaratıyor mı?
Ebeveyn ve çocuğun etkileşime girmesi için mükemmel bir platform sağlaması dışında bloklarla ilgili özel hiçbir durum yok ortada. Belki de bloklara özgü olan şey, harika bir ortam yaratmaları! Çocuklar bloklara bayılıyor ve hem kendi başlarına hem de ebeveynleriyle oynamayı çok seviyorlar. Çalışmamızda bulduğumuz ilginç sonuçlardan biri de çocukların, babalarıyla blok oynamayı anneleriyle oynamaktan daha çok sevdiği.
Bloklarla ilgili ilginç olan şey, muhtemelen binlerce yıldır benzer şekilde ya da formda var olmaları. Bu blokları birileri pazarlamadan önce de çocuklar büyük ihtimalle sopalarla ve taşlarla bir şeyler inşa ediyordu. Günümüzde hala bazı çocuklar bu malzemeleri de kullanmaya devam ediyor.
Bloklar ilk dönemlerde asla eğitici oyuncak olarak pazarlanmadı. Çoğu anne baba için sadece yapması zevkli bir şeydi. İlginç olan günümüzde yüzlerce hatta binlerce oyuncak, eğitici olduklarını, çocuklarınızı daha zeki yapacaklarını ya da onları genç birer mühendise ya da şaire dönüştüreceğini iddia ediyor. Ancak bu oyuncakların çok ama çok büyük bir bölümünün bu iddiaları gerçekleştirdiğine dair bilimsel hiçbir kanıt bulunmuyor.
Bloklar gibi eski tip malzemelere ve diğer yaratıcı oyunlara geri dönmemiz için bir çağrıda bulunuyorsunuz. Peki ya dijital araçlar ne olacak? Bundan şüphe duyan teknoloji sever ailelere ne diyorsunuz?
Tıp biliminde şöyle bir deyiş vardır: “Önceliğin zarar vermemek olsun.” Bu aileler için de geçerli. Ben hem bir bilim adamıyım hem de bir baba. Bilimsel kanıtlara dayalı ebeveynlik diye bir şey olduğuna inanıyorum. İyi olduğunu bildiğimiz bazı şeyler var ve hakkında hiçbir bilgimizin olmadığı pek çok şey var. Ve böyle durumlarda hepimiz kendi yargılarımıza güvenmek zorundayız. Dijital medyanın aşırı uyarıcı olması ve küçücük çocukların beyinlerinin bombardımana uğraması konusunda ise durum şu: Hem teorik hem de deneysel temellere dayanarak bunun çocuklar için iyi olmadığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda çok fazla sayıda araştırma ve bilimsel makale, açık bir şekilde çocuklarınızın hem kısa hem de uzun vadede ihtiyacı olan esas şeyin onlarla geleneksel tarzda etkileşime girmeniz olduğunu söylüyor.
- http://www.egitimpedia.com sitesinden ALINMIŞTIR-